A’OSIS FALEZ A’OSIS FALESIE
Nilüfer Kozikoğlu
“Alveosis” deney serisinin yeni bölümü “A’osis Falesie”, duvar yapısına gevşek bir desen olarak yaklaşarak falez biçimindeki katmanların dikey ve yatay akışlarıyla oynar. Model, beton baskı ve robotik üretim teknikleriyle mineral yapılardaki masif kütle anlayışını yeniden yorumlar; 2 tonluk bir taşın 4 m³ hacimsel genişliğe ulaşabildiği bir yapı fikrini araştırır.
“Alveosis” kavramı, 2009’da N. Kozikoğlu’nun başlattığı balon deneylerinden gelişerek Urban Atolye’nin 2013’ten itibaren yürüttüğü “tübüler rizome” araştırmalarına kadar uzanır. Bu deneyler, mimaride durma, mekânsallaşma ve üretim biçimlerini yeniden düşünmeye odaklanan uzun soluklu bir araştırma sürecini temsil eder.
MUSKOVİT MUSKOVIT
Kemal Serkan Demir
Kentte falezlerin kıyısında, taş ve suyun bitmeyen döngüsü çözülmenin ritmini oluşturur. Her dalga bir iz bırakır; her kaya yavaşça çözülür, parlıtı doğar ve sönmeye başlar. Abrasyon, zamanın sabrını görünmez bir kalemle kaydeder; MUSKOVİT ise bu doğa yazısını taklit eder. Katman katman soyularak varlığını yalnızca bir süreliğine tutabilen bir yapıdır.
Bu süreçte parıltı, yok oluşun eşiğinde anlam kazanır. MUSKOVİT, eksilen ama hafifleyen bir varlık gibidir; parlaklığını yitirirken derinlik kazanan bir yüzey. İzleyeni sessiz bir çağrıya davet eder: parlıtının ardındaki geçiciliğe, kayaların arasındaki boşluğa, görünmez hatların titreşimine. Çünkü belki de her çözülme bir başlangıçtır; ışığın en parlak olduğu an, yeni bir varlığın doğumuna zemin hazırlar.ıl
GÖZYAŞI TEPESİ HILL OF TEARS
Birge Yıldırım Okta
“Gözyaşı Tepesi”, kadın ve çocuk cinayetlerinin sessizliğe gömülen hafızasına bir tanıklık alanı olarak ortaya çıkar. Mekân, mimarlığın politik direniş potansiyelini araştırır; toplumsal baskıların görünmezliğini “arada olma” hâliyle görünür kılar. Judith Butler’ın “kamusal olarak yas tutma” ve “tanınma” kavramlarından esinlenen bu yer, toplumsal bastırmanın bedenselleştiği bir mekân olarak yasın politik boyutuna işaret eder. Işığın kırılması ve perdelerin yarattığı bulanıklık, hem kaybın hem tanıklığın eşzamanlı varlığını hissettirir.
Ziyaretçiyi sessizlik ve belirsizlik içinde bir hafıza deneyimine çağıran Gözyaşı Tepesi, “unutulmaya karşı bir hatırlama pratiği”dir. Mekân, yasın görünmezliğini somutlaştırır; dayanışma, direniş ve tanıklığın ortaklaştığı geçici bir hafıza alanı sunar. Türkiye’de son üç yılda yüzlerce kadın cinayeti ve onlarca çocuk ölümü yaşanmışken, bu sessiz alan toplumsal adaletin yankısını taşır — her bir ışık kırılması, unutulmaya karşı bir direnişin ifadesine dönüşür.
ARTIRILMIŞ ARADA: KARA SURLARININ DİJİTAL İZLERİ AUGMENTED THRESHOLDS: DIGITAL TRASHES OF LANDWALLS
Derya Güleç Özer
İstanbul’un iki kıta arasındaki konumu, geçmişle bugünün iç içe geçtiği “arada olma” hâlini taşır. Kara Surları, bu geçişin hem fiziksel hem de toplumsal tanığıdır. Burada çekilen filmler, görüntüler ve hikâyeler, kentin belleğini zamansal bir deneyime dönüştürür. Sinema, geçmiş ve bugünü aynı anda hissettiren bir araç olarak kullanılır.
Proje, geçmişin sinematik dili ile günümüz dijital teknolojilerini bir araya getirerek izleyiciye çok katmanlı bir deneyim sunar. İnsan algısının değişen biçimleriyle, mekânın hem fiziksel hem de duygusal sınırları yeniden tanımlanır. Ziyaretçi, Kara Surları boyunca ilerlerken zamanın izlerini hisseder; taşların dokusu, seslerin yankısı ve ışığın hareketi arasında bir geçiş yaşar. “ARADA” böylece yalnızca bir mekân değil, geçmişle bugünün, hatırlama ile yeniden kurmanın buluştuğu çok boyutlu bir deneyim alanına dönüşür.
LBRNT LBRNT
Deniz Dokgöz
Labirent, yolların ve geçitlerin çokluğu nedeniyle yön duygusunu zorlayan, karmaşıklığıyla içinde kaybolunan bir yapıdır. LBRNT, bu karmaşayı sadeleştirip tekil bir yön hissi yaratmayı hedefler. Ancak bunu yaparken “arada olma” hâlini korur; yan yana gelmeler, kesişmeler ve karşılaşmalarla sürekli bir akış oluşturur. İçinde olma, uzağında kalma, duraksama ve hareket etme gibi tüm hâller, bu yapının uzantılarına dönüşür.
Bu yol, kendi üzerinde çoğalan aynalarla yeni güzergâhlar yaratır. Ziyaretçi, ilerledikçe yön duygusunu yitirir ama mekânın derinliğini keşfeder. LBRNT, fiziksel olarak tek bir çizgide devam ederken zihinsel olarak çok katmanlı bir labirente dönüşür. Böylece her adım, hem kaybolmayı hem de yeniden yön bulmayı aynı anda deneyimletir; mekân, sade bir geçişten çok bir arayışın metaforuna dönüşür.
BİR DERZ GİBİ – İSİMSİZ LIKE A SEALANT – UNTITLED
Doğu Kaptan
Mimar Doğu Kaptan, bienalin “arada” teması kapsamında geliştirdiği proje sürecinde, sanatçı Yasemin Özcan’ın Derz Heykelleri serisinden ilham aldı ve iş birliği yapmak üzere sanatçıyı davet etti. Özcan’ın Eda Berkmen küratörlüğünde Arter’de gerçekleşen Islak Zemin sergisinde yer alan bu seri, iş birliğinin çıkış noktası oldu.
Özcan, derz kavramı üzerinden sıkışmışlık ve derinlik hissini görselleştirirken, Kaptan bu fikri mimari bir dile dönüştürdü. Yeşil alana yerleştirilen, korten yüzeylerle tanımlı soyut bir yapı ve yansıtıcı aynalar, “arada olma” fikrini mekânda deneyimlenebilir bir forma taşıdı.
PLURA POLYHEDRAL LOGIC FOR URBAN ROBOTIC AGGREGATION
Tuğrul Yazar
Gündelik yaşamın değişken yapısı içinde istikrarsızlık, denge arayışını kaçınılmaz kılar. Algı, bellek ve niyet gibi unsurların etkisiyle şekillenen bu sistem, dalgalı bir ritim içinde işler. Bazen tamamen uyumsuz, bazen de kendi içinde tutarlı bir denge oluşturur. Bu değişkenlik içinde sürekliliği koruyabilmek, sistemin kendi uyum ve analitik dengesine bağlıdır.
Pavyonun her birimi, kendi parametrelerine göre işleyen bağımsız bir modüldür. Görünürde rastlantısal olan bu düzen, aslında geometrik bir bütünlüğe dayanır. Sekizyüzlü (oktahedron) form, bu yapının merkezinde yer alır; diğer geometriler arasında bağ kurar ve yönlendirici bir eksen oluşturur. Böylece yapı, bağımsız öğelerin bir araya gelmesiyle tutarlılık kazanır. Sekizyüzlü, çokluğu tek bir mekânsal denkleme dönüştürerek denge, süreklilik ve birlik hissini somutlaştırır.
